Gazze’nin harabe olmuş sokaklarından yükselen bir ses vardı; o sesin sahibi, cesur bir foto muhabiri olan Fatma'ydı. 30 yaşındaki Fatma, hayatını savaşın dehşetini belgeleme amacıyla geçirdi. Birçok insanın göz ardı ettiği gerçekleri görsel bir dille anlatmaya çalıştı. Ancak, 2023 yılında hedef aldığı gerçekleri fotoğraflarken, kendi hayatı sona erdi. "Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun" diyerek hayata dair umut dolu cümlelerini geride bırakan Fatma, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda cesaretin ve insanlık durumunun sembolüydü. Bu haber, Fatma'nın ardında bıraktığı tanıklıkları, onun gözünden Gazze'deki yaşamı ve savaşın insanlar üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlıyor.
Fatma, 10 yıl boyunca Gazze'nin savaşla dolu atmosferinde foto muhabirliği yaptı. Her bir fotoğraf karesi, onu bir adım daha ileri taşıdı. İnsanların günlük yaşamını, gözyaşlarını, kaybettiklerini ve umutlarını belgelerken, aynı zamanda kendi yaşamının da en karanlık köşelerine ışık tuttunüstü. Fatma, gazetecilik mesleğini sadece bir meslek olarak değil, aynı zamanda bir sorumluluk olarak gördü. Onun gözünden, sokağa çıkmak, bomba seslerinden kaçmak kadar kolay değildi. Asıl zorluk, bu korkunç manzaralara tanıklık etmek ve bunu dünyaya duyurmaktı. Onun fotoğrafları, kimi zaman sadece bir kare değil; ezilenlerin haykırışı, adalet arayışı ve insanlık durumunun özeti haline geldi.
Fatma, Gazze’deki hava saldırılarının ritmi içinde yaşamaya çalışırken, bir gün, bu saldırılardan birinde hayatını kaybetti. O an, sadece bir meslektaş olarak değil, aynı zamanda bir arkadaş olarak da kaybedildi. Gazze’de barış arayışında olan birçok insan, onun vefatını bir kayıp olarak görüyor. Fatma’nın anısına saygı duruşunda bulunan gazeteciler ve sivil toplum örgütleri, onun geride bıraktığı misyonu sürdürmek için çalışmalara başladılar. Fatma'nın bıraktığı miras, sadece fotoğrafları değil, aynı zamanda savaşın gerçek yüzünü anlatma azmidir. Onun gördüğü, hissettiği ve belgelemediği her şey, Gazze’nin sesi olmaya devam edecek.
Gazze’deki durum, dünya medyasının gözünden çoğunlukla kaçsa da, Fatma’nın fotoğrafları, herkesin görmesi gereken bir gerçeği sunuyordu. O, her bir karede acıyı, umudu ve yaşam mücadelesini yansıtan bir sanatçıydı. Fatma’nın ardında bıraktığı tanıklık, yalnızca kendi hikayesi değil, aynı zamanda onunla benzer trajedileri yaşayan insanların sesi olacak. Bu vesileyle, Fatma’nın anısını yaşatmak ve onun belgelerine sahip çıkarak, Gazze’de yaşanan trajedilerin unutulmamasını sağlamak herkesin sorumluluğudur.
Böylece, Fatma'nın hikayesi, sadece kendi yaşamı boyunca azar azar yıpranan bir bireyin değil, aynı zamanda bir ulusun hafızası olacaktır. Gazze’nin gürültüsünde kaybolmuş sesleri, Fatma'nın objektifinden çıkmasıyla gün yüzüne çıkarken, onun mücadele ettiği adalet ve insanlık davası asla sona ermeyecektir. Gazze’nin bütün acılarına, sevinçlerine ve hayallerine sahip çıkan bir savaşçı olarak Fatma, yaşayan bir miras haline dönüştü ve bu mirası yaşatmak bizlerin elinde.