Erzincan, 2023 yılına damgasını vuran bir deprem felaketiyle sarsıldı. 25 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki deprem, bölgedeki otoriteler ve vatandaşlar üzerinde büyük bir endişe yarattı. Bu olayın ardından, Türkiye’nin önde gelen deprem uzmanlarından Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya üzerinden açıklamalarda bulundu. Naci Görür’ün açıklamaları, birçok kişi tarafından merakla takip edildi ve derin bir endişe yaratan durumu analiz etmesi bakımından dikkat çekti.
Prof. Dr. Naci Görür, Erzincan depremi sonrası yaşanan olayları değerlendirirken, depremin sadece bir doğal afet değil, aynı zamanda hazırlıksız ve plansız bir yapılaşmanın sonucu olduğuna dikkat çekti. Görür, depremin büyüklüğünü ve etkilerini anlatırken, bölgedeki zemin yapısının kritik önemine vurgu yaptı. Özellikle 1999 İzmit depreminden sonra Türkiye’deki yapı güvenliğinin büyük ölçüde tartışıldığını belirten Görür, “Erzincan’ın yer altı yapısı, geçmişte yaşanan depremlerden üzücü dersler çıkarmamızı sağlıyor. Bu nedenle yapılarımızı sağlamlaştırmamız ve doğru zemin analizleri yapmamız gerekiyor,” diye ifade etti.
Görür ayrıca, Erzincan’ın tarihsel açısından zorlu bir bölge olduğunu ve geçmişte de sık sık depremlerle anıldığını hatırlatarak, “Erzincan, tarih boyunca birçok büyük deprem yaşamış bir şehir. Bu tarihin getirdiği yükümlülüklerin bilincinde olarak, risk analizleri yapmalı ve toplumu bu konuda bilinçlendirmeliyiz,” dedi. Bu açıklamalar, bölge halkı için yaşamsal bir mesaj niteliği taşıyor. Görür, yalnızca bilimsel verilerin değil, halkın bu tür olaylara karşı kişisel hazırlıklarını güçlendirmeleri gerektiğini vurguladı.
Naci Görür, depremin ardından alınması gereken önlemler hakkında da önemli önerilerde bulundu. Öncelikle, tüm binaların bir kez daha gözden geçirilmesi ve zemin etütlerinin yaptırılması gerektiğini belirtti. “Yaratıcı ve sürdürülebilir bir mimari anlayışla, yaşadığımız bu riskleri en aza indirebiliriz,” diyen Görür, şehirlerdeki kentsel dönüşüm çalışmalarının daha hızlı ve etkin bir şekilde yapılmasını gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca, deprem riski taşıyan bölgelerde acil durum planlarının oluşturulması ve tatbikatların düzenlenmesi gerektiğine işaret etti. Bu tür hazırlıkların, hem devletin hem de bireylerin sorumluluğunda olduğu mesajını verdi.
Naci Görür’ün önerileri yalnızca bilimsel bir bakış açısı sunmakla kalmayıp, aynı zamanda insanları bilinçlendirmek ve gelecekteki risklere karşı hazırlıklı olabilmeleri için motive etmeyi de amaçlıyor. Uzmanlar, deprem yaklaşırken yapılacak olan ön hazırlıkların hayati öneme sahip olduğunu sıkça dile getiriyor ve bu yaklaşımlar toplumsal bilincin arttırılması açısından oldukça önemli bir adım.
Sonuç olarak, Erzincan depremi, yalnızca bu şehirde yaşayanların değil, tüm ülke genelindeki geri dönüşümsüz bir durumun alarmını veriyor. Naci Görür gibi uzmanların sesine kulak vermek ve bilimsel araştırmalar ışığında hareket etmek, Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıyor. Unutmamalıyız ki, depremler kaçınılmazdır; ancak hazırlık, önleme ve müdahale yöntemleri ile can kaybını ve maddi zararı minimize etmek mümkündür.