Boşanma süreci, birçok kadının hayatında derin etkiler bırakan zorlu bir dönemdir. Toplumda bu sürecin ardından hala bazı geleneksel ve hukuki engeller mevcut. Özellikle, boşanan kadınlara uygulanan 300 günlük bekleme süresi, birçoklarını mağdur eden bir durum olarak öne çıkıyor. Bu konu, Türkiye’nin en yüksek yargı mercisi olan Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) gündemine taşındı ve alınacak kararın kadın hakları açısından taşıdığı anlam büyük önem arz ediyor. AYM'nin bu konudaki hükmü, sadece hukuki değil, aynı zamanda toplumsal normlar açısından da ciddi değişimlere yol açabilir.
Boşanmış kadınlara, "300 günlük koruma süresi" adı altında getirilen bu uygulama, kadınların yeniden evlenme isteği söz konusu olduğunda, doğum ve soy bağı hakkındaki kanunun gerekçesiyle koruma altına alınmaları adına belirlenmişti. Bu süre, boşanan kadınların, eski eşleriyle ilişkilerini sürdürmelerini ve belirli bir süre içinde hamile kalmalarını engellemek adına konmuştu. Ancak, günümüzde önemli bir tartışma konusu olan bu uygulama, kadınların özgürlüklerini kısıtlaması nedeniyle birçok kesim tarafından eleştirilmektedir. Eleştirilerin merkezinde; kadının kendi bedenine ve hayatına dair karar verme hakkı, karar süreçlerinden bağımsız oluşu gibi noktalara vurgu yapılmaktadır.
AYM’nin bu konudaki kararı, Türkiye'deki kadın hakları mücadelesinde bir kilometre taşı olma potansiyeline sahiptir. Uzun bir süre boyunca hukuki ve toplumsal baskıyla karşılaşmış olan kadınlar, bu karar sayesinde belki de arka plandaki toplumsal normların da geride kalmasına vesile olabilir. 300 günlük yasak, boşanan kadınların psikolojik sağlıklarını da olumsuz etkileyen bir durum olarak kayda geçmiştir. Boşanmadan sonraki süreçte yeni bir hayata başlamak isteyen kadınlar, yasağın kaldırılmasıyla daha özgür kararlar alabilecek, topluma daha uyumlu bir şekilde dönebilme şansı bulabileceklerdir. AYM’nin bu konudaki gerekçeli kararının, kadın hakları açısından önemli bir kazanım olacağı aşikardır. Hukukun üstünlüğü, kadın hakları gibi temel değerler çerçevesinde değerlendirildiğinde, toplumda bu tür normların hızla evrim geçirerek daha çağdaş bir hal alması gerektiği gerçeği de ortaya konmuş olacaktır.
Sonuç olarak, boşanan kadınlara getirilen 300 günlük yasak, toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında oldukça tartışmalı bir mevzu olarak karşımıza çıkmaktadır. AYM'den gelecek olan karar, hem hukuki açıdan önemli bir gelişme sağlamakla birlikte, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümü de başlatma potansiyeline sahip. Bu süreçte yaşanacak gelişmeleri takip etmek ve bu konudaki ilerlemeleri görmek adına, hukukun ve insan haklarının, özellikle de kadınların haklarının nasıl şekilleneceği büyük bir merakla bekleniyor. Boşanan kadınlar için cinsiyet eşitliği mücadelesi, AYM'nin alacağı karar ile bir nebze de olsa daha ileriye taşınabilir. Bütün gözler şimdi Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara çevrilmiş durumda. Hukuk ve insan hakları açısından atılacak her adım, kadınların toplumsal hayatta daha aktif bir rol üstlenmelerine olanak sağlayacaktır.