26 yaşındaki Selin Yılmaz’ın hayatı, vücudundaki bir benin, onun için kabusa dönüşeceğini öngörmediği bir sağlık sorununun habercisi olmasıyla bir anda değişti. Genç yaşta kansere yakalanmanın zorluğunu yaşayan Selin, hastalığı ile verdiği savaşı ve bunun öncesinde yaşadığı düşünceleri paylaşarak, başına gelenlerin sadece kendisine ait olmadığını, herkesin dikkat etmesi gereken önemli sağlık ipuçlarını vurguluyor.
Selin, sosyal yaşamında oldukça aktif bir bireydi. İş hayatı, arkadaş çevresi ve hobileri ile dolu dolu bir hayat sürerken, vücudunda bir benin fark edilmesiyle birlikte her şey altüst oldu. Başlangıçta, bu benin zararsız olduğunu düşünerek hiç önemsemedi; ancak zamanla benin renginin değişmesi ve büyümesi, onu endişelendirmeye başladı. Ailesinin ve arkadaşlarının da dikkat çektiği bu durum, sonunda bir dermatoloji uzmanına görünmesini kaçınılmaz kıldı. Uzman, benin büyümesiyle birlikte Selin’e biyopsi yapmayı önerdi ve sonuçlar acı gerçeği ortaya koydu: malign melanom yani cilt kanseri. Bu teşhis, Selin’in bütün hayatını sorgulamasına yol açtı. Kendisi gibi genç ve sağlıklı olan birinin kanser olabileceğini düşünmemişti.
Kanser teşhisi, Selin’in sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal sağlığını da derinden etkiledi. Ayna karşısına geçip yüzündeki değişiklikleri görmek, onu zaman zaman çaresiz hissettirdi. Genç yaşta hayallerinin, beklentilerinin ve geleceğinin belirsizleşmesi, Selin’i üzüntüye boğsa da bu zorlu süreçte umut ışığını bulmak için çabaladı. Tedavi süreci sırasında birçok iniş çıkış yaşadı; kemoterapi seanslarıyla birlikte bedensel olarak zayıflarken mental olarak da ciddi bir sınav vermek zorundaydı. Ancak Selin, “Her günümü dolu dolu yaşamak istiyorum. Kendimi kötü hissedeceğim kadar zaman yok” sözleriyle azmini kamçıladı. Yaşadığı zorluklar, onu yalnızca güçsüzleştirmekle kalmadı; aksine içindeki iradeyi keşfetmesine ve yaşamın ne kadar değerli olduğunu anlamasına neden oldu.
Selin, bu süreçte destekleyici bir aile yapısına sahip olmanın ne denli önemli olduğunu anladı. Aile bireylerinin verdiği manevi destek, ona moral kaynağı oldu. Arkadaşları da bu süreçte yalnız bırakmadı. Selin’in yaşadığı zorluğun, başkaları tarafından anlaşıldığını bilmek, ona güç verdi. Bir grup destek grubuna katıldı ve bunu bir sosyal sorumluluk olarak gördü. Onun gibi mücadele eden kişilerle bir araya gelmek, yalnız hissetmemesine ve dayanışmanın her şeyden önemli olduğuna olan inancını pekiştirdi.
Gün geçtikçe yaşadığı bu deneyim, Selin’i daha da güçlendirdi. Her kemoterapi seansı sonrasında yazdığı günlüklerde hissetiklerini dökmeye başladı. Bu sayede, yaşadığı duygusal dalgalanmaları anlamaya çalıştı. Kendini ifade etmenin, yazmanın, bu zorlu süreçte ona nasıl yardımcı olduğunu fark etti. Amaçsızca geçen günlerin anısına sahip olması adına, bu yazılar ileride başkalarına ışık tutmak için bir kitap haline gelebilirdi. Selin, sadece kendisi için değil, kanser ile savaşan diğer gençler için de bir umut olmayı arzuladı.
Selin’in hastalıkla mücadelesi, sonuçta sadece vücudu ile değil, ruhu ve zihni ile de bir savaş haline dönüştü. Her ne kadar kanser hikayesi kalbine büyük bir yara açsa da, bunun yanı sıra hayata karşı olan tutkusunu da büyüttü. Hayata dair ufak şeylere bile ne kadar değer vermesi gerektiğini anladı. Sağlıklı olan her gün, kendisi için yeniden doğmuş gibi bir değer taşıdı.
Birçok insan, hayatının tehlikeye girmesi gerektiğini anlamıyor; oysa ki Selin’in hikayesi, sağlık kontrolünün ve bilinçli yaşamın önemini vurguluyor. Onun yaşam savaşı, birçok insana ilham vermekte. Selin, sadece kendi cehennemini değil, gelecekte benzer sorunları yaşayan diğer gençlerin de umut kaynağı olmayı hedefliyor. Ve en önemlisi, yaşadığı her anı şükretme biçimine dönüştürdü.
Sonuç olarak, genç yaşta kanserle tanışan Selin’in hikayesi, sağlığın ne denli kıymetli olduğunu ve yaşama azminin her şeyin önünde geldiğini gözler önüne seriyor. Selin gibi insanlar, karşılaştıkları zorluklar karşısında pes etmek yerine mücadele etmeyi, yaşamın sunduğu her fırsatı değerlendirerek, kendileri için yeniden inşa edilmeyi seçiyorlar. Unutmayın, sağlık her şeyin başındadır; bu hikaye, belki de bir hatırlatmadır: sağlığınıza dikkat edin, hayata sıkı sıkıya sarılın.